MARKİZ KESİM PIRLANTA, PAPYON TAKAR MI?
7 Temmuz 2019BULUNAN İLK ELMASIN GERÇEK TARİHÇESİ
3 Ağustos 2019Marka ile ilgili uzmanlar, danışmanlar son yıllarda ülkemizde artış göstermeye başladı.
Marka mimarları hep dikkatimi çekmiştir. İlgiyle yakından takip ettiğim bir konudur.
Yabancı kaynaklı kitaplar paylaşılıyor.
Marka olma sürecinde nelere dikkat edilmesi gerektiği anlatılıyor. Yazılıyor. Çiziliyor. Seminerlerde de anlatılıyor.
Günümüzde ülkemize baktığımda, sadece lokal markalar dikkat çekiyor. Her sektörde marka var. İyi ya da kötü. Verimli ya da verimsiz. Uzun soluklu ya da kısa sürede düşüşe geçmiş.
Kendimi marka mimari olarak adlandırmıyorum. Öyle bir misyonum şimdilik yok. Bu konuda şahsımı yetiştiriyorum.
Lâkin.. Mütevazi olamayacağım bir detayı da es geçmek istemiyorum. Ben de, Rusya’da bir Türk pırlanta markasını, marka konumuna getirdim. Sıfırdan alarak..
Hem de Rusya gibi zor bir pazarda. Hem de o yıllarda Türk mallarının ve markalarının Rus yerel basın kanallarında kötülendiği bir dönemde. Her zaman inandığım bir şey vardır. Doğru işleri doğru şekilde yaparsanız, başarılı olursunuz.
Marka uzmanlarının şaşıracakları sürede marka sürecine dahil olduk. Gerilla pazarlama taktikleri uyguladık. Ekibi işleyerek kurdum. Detay detay..!! Kısa – Orta vadede başarılı olduk..
Rus basını bizi haber yaptı. Onlar haber yaptı. Para verip de haber yaptırmadık..! Zaten sektörde o yıllarda para verip de marka haberi yapalım zihniyeti ve kurnazlığı henüz yer etmemişti..
O markaya sonra ne oldu?
Şirket içi entrikaların hat safhaya çıkması.. Ağaç veren meyvenin taşlanması neticesinde ben istifa ettikten bir kaç yıl sonra, önce düşüşe geçti. Sonra kanunun gerektirdiği doğrultuda yol izlenmediği için, top yekün kapatıldı…
Sakın aklınıza “sistemi kendi üstüne kurmuşsun da ondan..” gibi bir yargısız infaz düşüncesi gelmesin.
Sistemi, organizasyonun ilerleyecek şekilde kurdum. Fakat sürecin çok başındaydık. Benden sonra gelecek kişiyi, firma içinden bir mağaza müdürünü belirlediler. Aslında bu davranış klasiktir. En iyi satış yapanı mağaza müdürü yaparlar..!
Ama, kendisinin yönetim ve organizasyon donanımı hiç yeterli değildi. Araya da başka kurnazlıkları girince doğal olarak yürümedi..!!
**
Velhasıl.. Yazımın başlığına istinaden..
Evet.. Marka oluşturmak günümüz şartlarında çok da zor değil. Yeterli sermaye ve ideal insan kaynaklarına bakıyor.
Bir şirket, belli bir marka konuma getirilebiliniyor. Buraya kadar gerçekten çok zor değil. Asıl zor olan, o süreci sağlıklı şekilde, saçmalamadan, ben oldum egosuna ve kibirine kapılmadan devam ettirebilmekte..
Altyapı ne kadar çok önem arz ediyorsa da, marka yolunu devam ettirecek insan kaynakları da önem arz ediyor.
Lakin.. Markayı oluşturduktan sonra nelerin yapılması gerektiği.. Planlama.. Alternatif stratejilerin olmaması ya da yeterli ve verimli insan kaynağının olmayışından dolayı, marka kendisini idame edemiyor. Güncelleyemiyor.
–Bu konu aslında uzadıya tartışılır.-
**
Ben şu markayı sıfırdan aldım. Böyle bir konuma getirdim. Tutundurma sürecinde şunları yaptım. İlerleme ve gelişme safhalarında bu sistemleri yaptım. Ve işte size 30 yıllık, sarsılmayacak.. Panik olup da zırt pırt kampanya yapmayacak.. Kaliteli içerikler üretecek.. Vitrin ve mağaza tasarımlarında dikkatleri çekecek (wooow dedirten) bir marka yaptım. İşte buyurun inceleyin diyen birini görmedim. Öyle net biriyle karşılaşmadım. Somut bir başarısı olanı da duymadım.
–Varsa da saygı duyarım. Tebrik ederim.–
**
Günümüzde gerçek olan bir şey var ki, bir dünya markacığımız bile yok. Devlet teşviklerine rağmen yok.. Olacak gibi de gözükmüyor..!
Lüks ve mücevher sektörümüze dikkate alırsam, dinamikleri de böyle bir şeyin olmayacağını gösteriyor.
**
Pırlanta sektöründeki durum farklı değil. İsim yapmış lokal markalar, sermaye (para) güçlerini kullanarak reklam verip kendilerine pazarda yer açmışlar. Lokal marka olmaktan ileriye gidememişler ki, uzun süreli lokal marka olarak kalacakları da meçhul gibi..!
Peki, lokal markaların dikkat çeken farklılıkları var mıdır? (3. kuşak, 7. göbekten gibi masallar hariç..) Bence yok..!!
Çünkü..
- Ürünler aynı..
- Satış ekipleri (genelde) bilgisiz ve amatör.
- Hedefler aynı (günü kurtarmak).
- Kampanyalar aynı.
- İndirimler aynı.
- Mağaza konseptleri aynı.
Sadece reklamlar biraz farklı. O farklılık da sadece ürün görselleri ve cingıllar’da..!!
**
Ayrıca.. Sermayesi olup da lokal marka olamayan becerikli markaları da ayrıca tebrik ediyorum. Başarısızlık adına inanılmaz bir başarıya imza atıyorlar..!!
Aşağıdaki tablodan bazı kriterleri feyz alırsınız diye ümid ediyorum…
6 Comments
Ekrem bey kardeşim herşeyin başında emeğine sağlık, yazılarını ve yaptıklarını zevk ile izliyorum. Bir şeyleri değiştirmek, düzene sokmak ve güzelleştirmek üzere çok çalışıyorsun bıkma pes etme devam et. Konu markalaşmak kitle oluşturmak ve kıymet satmak olunca, bizler yaşadığımız şehirleri değerli olan bölgeleri menfi çıkarlarımız için hoyratça kullanan markalaşıp nesillere aktaralım zihniyetinden daha çok bugün zengin olalım mantığıyla yürüyen bir toplumuz. İlber Ortaylı hocaya en çalışkan öğrencilerinden biri ben entellektüel olmak istiyorum dediğinde hoca, olamazsın, entelektüellik anca 3. Kuşakta yakalanan bir duruştur demiş bu bağlamda ülkemizde zenginler var kökleri yok , köklü aileler var duruşları yok ve sonradan görmeler var yarınları yok. Bizim toplumumuzda senin gibi işini özveri ile yapıp mesleğinin değerini savunan insanların çoğalması senin ve senin gibilerin emeğinin boşa çıkmaması ile olabilir ancak. 3. Kuşaklar sizlerin müşterisi olabilir, bu yüzden 1. Kuşağı yaratma çabanda sonsuz başarılar dilerim.
Hasan bey merhaba,
Değerli ve çok güzel açıklayacı yorumunuz için teşekkür ederim.
“…Bizim toplumumuzda senin gibi işini özveri ile yapıp mesleğinin değerini savunan insanların çoğalması senin ve senin gibilerin emeğinin boşa çıkmaması ile olabilir ancak…” yazdığınız bölümde “mesleğinin değerini savunan insanların çoğalması” en önemli ve asli unsur aslında. Bunun için uğraş verdiğimi görmeniz de beni ayrıca mutlu etti.
Sevgiler.
Sürdürülebilir olması bütün ticari işletmelerin ana hedefi olmalı bence. Yarattığınız değeri yaşatabilmek ve bu tek kelimeyi irdelemek…. Çoğu düşünürün ben bir şey değilim, hala öğreniyorum diyebildiği bir dünyada marka yaratabilmiş bir patronun yaptığı inanılmaz davranışlar, yani ‘Ego’ sunun nelere mal olduğunu gören biri olarak, cümlemin başında yazdığım gibi öğrenmeye hayatınız boyunca açık olmak….Dünya teknoloji ile hızlı değişiyor. Buna ayak uydurmak , sürekli öğrenmek ile mümkün . Bu sadece kurumun başındaki için değil tüm organizasyona yayılan bir yaşam biçimi olmalı.
Ergün bey merhaba,
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
“…bir patronun yaptığı inanılmaz davranışlar, yani ‘Ego’ sunun nelere mal olduğunu gören biri olarak…” sizinle aynı durumları ve gözlemleri paylaşan biriyim. Benzer patron kibirlerine, adam kayırmalarına, adam harcamalarına şahit olmuş ve yaşamış biriyim. Şahsen, bu sektörün kökten, kanunlar nezdinde değişiceğine inanıyorum. O değişimin ve belki de evrimin başında yer alan kurmaylardan olmayı da hedefliyorum. Hayali olsa bile…
Sevgiler.
Ekrem bey,
Yazınızı ilgi ve beğeni ile okudum. Sizin kendi sektörünüz üzerinden tecrübelerinize dayanarak yaptığınız analizleri takip ediyorum. Dünya markası olmak konusunda eksiklerimiz sizin gibi kişilerden faydalanarak bir an önce giderilmeli. Benim şahsi fikrim devlet firmalara teşvik vereceğine sizler gibi değerleri kendi bünyesinde çalıştırarak dünya markası olma yolunda ki firmalara destek olmanız için görevlendirmeli. Saygılarımla
Ahmet bey merhaba,
Yorumunuz ve nezaketiniz için teşekkür ederim.
Bir çok değerli insan, tecrübeli, donanımlı insan var. Dilerim firmalar bilinçlenir ve kısa sürede bilinçli yeniden yapılanmaya giderler.
Sevgiler.