
LÜKS OTELLER ZENGİN MÜŞTERİLER İÇİN NELER YAPMALI?
6 Ekim 2020
PIRLANTANIN C RENGİ
21 Ekim 2020
Pandemi süprizi olsun, ekonomik kriz olsun, firmaların kampanyalardan başka satış stratejileri olmamasından dolayı, sektörde işler durağanlaştı.
“Bizim işler iyi diyenler” varsa; istisnalar, mevcut genel durumu değiştirmez.!!
Bu süreçte görüştüğüm ne bazı firmaların, ne patronlarının, ne de üst yönetimlerinin yeni nesil satış sistemlerine geçmeye niyetli olduklarını görmedim. Hani bir kıvılcım görsem keşke..
Üst yönetimine yapay zeka satış sisteminin sağlayacağı ciddi avantajları anlatıyorum, geleceklerini nasıl garanti altına alacaklarını anlatıyorum. Bana, geçmişte çalıştığı şirketlerdeki kurduğu sistemi, başarılarını anlatıyor.
Patronu da başka.. Bana müşterisini kebapçıya götürüp ikna ettiğini ve kazandığını anlatıyor. Üstüne de çift kaşarlı künefe söyleyin, sizi hayatta bırakmaz deyip görüşmeyi sonlandırdığımda da bozuluyor.
Ve herkesin dilinde aynı serzeniş: “Pastanın paydaşları arttı, payı azaldı..”
Aslında öyle değil. Analiz nedir bilmedikleri için, pazar segmentasyonu tespiti nedir bilmedikleri için, koskoca pastada büyük oyuncular var ve küçükler de nemalanıyorlar ve pasta payları yok denecek kadar azalmış durumda diye sanıyorlar. Fütursuzca.!
Gerçek hiç de öyle değil. Tek amaçları, sektöre başka oyuncuların girmesini engellemek. Hep kendileri yesinler.
Koskoca pastanın 4’de birini bile kaplamıyor varlıkları. Pasta o kadar büyük ki…
Ya sektöre girecek olacak olan yeni oyuncular daha profesyonel olursa.. Ya şimdikilerin yapamadıklarını yaparlarsa.. Ya sektörü kalkındırırlarsa.. Uykuları kaçanları bile var.
Sektörün geleceği her an her şeyin olmasına müsait, verimli, bakir ve bereketli. Özellikle sektör dışında yer alan profesyonel yatırımcılar için veriyorum bu bilgiyi. Analiz yapınca net görülecektir..!
Sektörün şimdiki oyuncularının da şansları var. Eğer, koltuklarını çocuklarına (ama zehirlemeden), gençlere bırakırlarsa. Emekli olurlarsa..!
Tamam, emek vermişlerdir. Bugünlere getirmişlerdir. Alkışlanır.. Ama bundan sonrası daha önemli. Yakın gelecekte nerede olacakları, radikal kararlarına bağlı. Aslında radikal değil de.. Gönül koymasınlar.. Tatile çıksınlar..
Genç nesil tüketiciler çok farklı geliyor. Geldi de. Eskilerin ezberlerini bozacak şekilde geldiler. Yeni nesil tüketici davranışlarıyla geldiler.
Peki, bunları anlayacak, ona göre strateji belirleyecek olan kimler olabilir.?
Yaşanmış örneklerden yola çıkalım. İşin başına geçmeyi bekleyen, hedefleri ve vizyonu olan genç patronlar nasıl sıkıntı çekebiliyor..
Baba, çocuğuna işlerinin başına geçeceğini ve ona göre çalışmasını söyler. Çocuk işe büyük bir iştahla başlar. Babayla toplantılara katılır. Kurumların seminerlerine gider. Yurt dışı fuarlarına gider, oradaki bağlantılarla tanıştırılır.
Bu zaman zarfında da işin bütün inceliklerini hem babasından hem de şirket içindeki departmanlardan öğrenir. Öğrenirken de, yeni fikirleri oluşur, bakış açısı gelişir.
“Şimdi bu tespitlerimi babama söylesem kabul etmez” der ve işin başına geçince uygularım diye kendisini motive eder.
Zaman geçer. Çocuk babaya, baba çocuğa bakar. Çocuk, ben hazırım der. Baba sorular sorar. Cevapları beğenir ve güzel der.
Tamam işin başına geç ama bir şartla. Alacağın kararları uygulamadan önce bana danışacaksın der.
Ne zaman karar alsa, uygulayacak olsa babaya takılır.!
Çocuk yenilik getirecek. Olmaz.. Bizim şirketin yapısına uymaz..
İnovatif düzenleme yapacak. Olmaz. Çünkü baba inovasyon nedir bilmez.. İsmini duymuştur da, içeriğinin ne olduğunu bilmez..
Satış sistemini güncelleyecek. Olmaz. Kampanya sistemi olmadan satış yapılamaz der..
Prosedürleri, toplantı yönetimini düzenleyecek. Olmaz.
Fikir ekipleri oluşturacak. Olmaz. Gereksiz zaman kaybı..
İşte o şart vardı ya.. O şart, bütün yeniliği kurutur. Geleceği sıkıntıya sokar.
İşler sarpa sarınca da, çocuk hatalı ilan edilir. Ve klasiktir.. Baba der ki; “yok bu böyle olmayacak. Ben işin başına geçeyim yavaştan.”
Çocuk küser. Şirkete küser. İş yaşamına küser. Hedeflerine küser. Vizyona küser.
Geneli böyle.. Ağlanacak hale gülünür.
Eğer çocuk tam idealistse, ortak bulur kendi şirketini kurar. Haliyle babaya rakip olur. (Henüz öyle bir idealist genç görmedim, duymadım da..)
Bu sefer aile bağları ciddi hasar görür. Çocuk da olasılıklar dahilinde, sorumsuz, aklı bir karış havada, hayırsız evlat gibi yakıştırmalarla karşılaşabilir..
Peki de, hatalı kim..? Pastanın yenecek kısmı kalmadı artık diyen çok eskilere dayanan, değişimlere dudak büken, o jenerasyon olabilir mi.?
Ve sonrasında, baba kaldığı yerden (pardon geriden) devam eder.
Sağlıklı günlere…