LÜKS YATLAR HAKKINDA
25 Eylül 2023LÜKSTE RADİKAL SATIŞ
17 Ekim 2023Saat sever insan için ikonik bir saatin ulaşılamaz olması önemsizdir. Kolunda takmaktan keyif aldığı cebine daha uygun bir marka ile ulaşması zor da olsa üst segment ikonik saatlerin hayalini kurabilir, hakkında videolar izleyip makaleler okuyabilir. Çünkü gerçek saat sevgisi mekanik bir cihaza duyulan hayranlıktan farklıdır. Aşk gibidir. İşte bu aşka göndermeyle, destansı aşk romanlarındaki gibi, “biz farklı dünyaların markalarıyız” demeden bir araya gelmiş enteresan oluşumlardan bahsedeceğim bu yazıda.
Aslında eski değil, geçen sene Swatch ve Omega markasının eş zamanlı gizemli reklamlarıyla neler oluyor acaba derken bulduk kendimizi. Hatırlayalım aynı font ve aynı grafik tasarımla “Swatch’unuzu değiştirme vaktiniz geldi.” ve “Omega’nızı değiştirme vaktiniz geldi.” reklamları saat dergilerini süslemeye başladı. Aynı gruba ait iki farklı fiyat segmentindeki markanın bu tekrarlayan reklam stratejisi, grubun reklam kampanyalarına fazla bütçe ayırmak istemediğini düşündürürken bir yandan da acaba arkasında bir mesaj mı gizli dedirtti.
2022 Mart ayının sonunda gerçek ortaya çıktı. Bir tarafta kimisi için pilli, plastik bir saat olan, kimisi içinse içindeki saat sevgisini ilk yeşerten, çocukluğunun rengarenk eğlenceli ve İsviçreli saati Swatch, diğer tarafta ise lüks ve kaliteli, belki de gelmiş geçmiş en ikonik saatlerden birisi olan Omega Speedmaster Moonwatch. Swatch, Speedmaster’in efsanevi Moonwatch modelini kendi çizgileriyle harmanlayıp yeniden yorumladı. Bu iki ikonik saatin birleşiminden doğan MoonSwatch fiyat olarak ulaşılabilir bir yerde konumlanırken görsel olarak iki tarafa da hitap ediyor diyebilirim.
Konsept 9 gezegen, güneş ve ay temalı 11 versiyondan oluşuyor. Görsellerden de anlayacağınız üzere farklı renklerde neşeli aynı zamanda efsanevi Omega Moonwatch’u selamlayan bir tasarımı var. Açıkçası önemi var mı bilmiyorum ama Omega’ya benzeyen bir Swatch mu yoksa Swatch’a benzeyen bir Omega mı siz karar verin.
Saat Swatch quartz bir mekanizmaya sahip, kasası bioceramik diye adlandırılan bir materyalden üretilmiş. Seramik ve bio-kaynaklı plastikten üretilen bu alaşım kasaya ipeksi bir görünüş, esneklik ve dayanıklılık getiriyor.
Güneş sistemimizdeki gezegenleri, güneşi ve ay’ı temsil eden 11 farklı versiyonla üretilmiş. Konsept tabi ki Speedmaster ve efsanevi ay yolculuğu macerasından dolayı uzayla alakalı. Omega Speedmaster Moonwatch bildiğiniz gibi astronot Buzz Aldrin’in kolunda 1969 yılında Apollo 11 uçuşuyla Ay’a gitmiş ve sağ salim geri dönmüştü. Hatta dönüşte ay kapsülünün yörüngesini bulmaya yardımcı olmuştu.
MoonSwatch’a dönecek olursak, ister kainatın evrimsel gelişiminde oluşmuş kendi favori gök cisiminizi, ister astroloji merakıyla yükselen burcunuzu etjkisi altına alan gezegeni , isterseniz de sadece en sevdiğiniz rengi seçerek bu yeni furyaya dahil olabilirsiniz. Bu rengarenk ve Bioceramic yapısı sayesinde göz yormayan neşeli saatler biraz daha zorlamak isterseniz farklı kayış opsiyonlarıyla daha da enteresan hale getirilebilir.
Swatch en büyük saat gruplarından olmasının avantajıyla bu tarz yeni oluşumlara girmeye devam edeceğe benziyor. MoonSwatch’un hemen ardından bu sene Haziran ayında, bu kez Blancpain markasının efsanevi Fifty Fathoms modelinin Swatch versiyonunu olan Swatch Scuba Fifty Fathoms’u piyasaya sürdü. Gene rengarenk, gene Bioceramic kasalı olan saat okyanuslar temalı 5 farklı versiyona sahip. Swatch Bioceramik modellerinde renk tekrarı yapmıyor bu yüzden yepyeni 5 farklı renkte geliyor modeller.
Moonswatch’tan farklı olarak mekanik Swatch System 51 mekanizmasına sahip. Peki neden pilli değilde mekanik, çünkü Blancpain ilk kurulduğu 1735 yılından beri bir tane bile pilli saat üretmedi. Markanın sadece tasarımsal çizgilerine değil kırmızı çizgilerine de özen göstererek hareket edilmiş.
İkonik saatlerin belirli aralıklarla piyasaya sürülmesi insanı irrite edebiliyor. Beğenilmiş modellerin tekrar tekrar sunulması tabi ki modele ve tarihine saygının yanında pazarlama amaçlıdır. Ama sanırım burada ilgi çeken bambaşka durumlar var. Birincisi her anlamda orijinal çizgilerine saygıyla sadık kalınsa da bu sadakat çok kıvamında tutulmuş. İkincisi renkler ve temalar çok nokta atışı, tabi ki sonuçta bu Swatch markasının yıllardır bilinen en önemli özelliği. Üçüncüsü, ulaşılabilir olması. 250-450 USD arası fiyatla satılan bu saatler sevilen modellerin gidip sahtesini almak yerine, İsviçreli, sertifikalı, garantili ve eğlenceli versiyonlarını alma şansı sunuyor. Bioceramic malzeme, işçilik, ön tarafta olduğu kadar kasa arkası tasarımları da ilgi çeken başka noktalar.
Toparlayacak olursak, ulaşılabilir fiyat segmentindeki saat grupları insanların içindeki saat sevgisini uyandırır ya da canlı tutar. Hangi segment olursa olsun büyük ve köklü markalardan özgün tasarımlar beklenir ancak sevilen modelleri böylesine güzel yorumlayıp uygun fiyatlarla piyasaya sürmesi de keyif vermiyor değil.