LÜKSTE RADİKAL SATIŞ
17 Ekim 2023JAQUET DROZ, SAATÇİLİKTE BİR MİRASIN İZİNDE
7 Aralık 2023Teknoloji ve yapay zekâ boşlukları doldursa da el işçiliğine saygı duyan insanlar olduğu sürece, üretiminden müşteriye sunumuna kadar mücevher sanatı geleneksel ruhunu da muhafaza edebilecektir.
Hızına yetişemediğimiz bu yeni teknolojik dünyanın gerektirdiği gibi davranıp konuya bodoslama gireceğim. De Beers firması kendisine 2030 yılı için yeni bir şirket hedefi koydu. O tarihten itibaren satacağı her bir değerli taş için dijital bir kimlik oluşturacak ve madeninden çıktığı andan son kullanıcısına kadar izini sürebilecek. Bu yolculukta kesiminden cilasına, mağazaya girişinden satıldığı müşteriye kadar tüm karakteristiği okunabilecek. De Beers bu hedefine ulaşmak için “TRACR” ismini verdiği ve blockchain’in yansıra yapay zekâ gibi teknolojileri kullandığı bir sistem geliştirdi.
Teknoloji ve yazılım dünyasının altyapısındaki devrimsel gelişmeler sadece hayatımızı değiştirmekle kalmadı, yepyeni bir kültür yarattı. Dar bir perspektiften bakarsak, bütün insanlık tarihindekinde gerçekleşenden daha fazla gelişimin tek bir insan ömrüne sığdığı bu yeni dünyaya biz de aynı hızda uyum sağladık. Hayatımızın her alanına bir şekilde nüksetmiş olan teknolojik atılımları nispeten yavaş bir şekilde mücevher sektöründe de görmeye başladık.
Mücevher ya da kabaca takı olarak nitelendirirsek geçmişi milattan önce 3000 yıllarına kadar giden bir zanaattır. Giyilen bir şey olması, pazarlanma teknikleri, markaların kâr amacı gütmesi ya da kullanıcının yatırım olarak değerlendirmesi gibi sebepler ona sahip olma maksadını büyük ölçüde değiştirse de hala hatırı sayılır bir grup insan mücevhere bir sanatsever gözüyle yaklaşıyor ve tasarımlardaki özgünlüğe, üzerlerindeki işçiliğe hayranlık duyuyor.
Belki de bir el işçiliği sanatı oluşunun etkisiyle uzun yıllar boyunca üretim tekniklerinde köklü değişiklikler olmadı. Konuyla alakalı en eski yazılı kaynaklardan olan, Biruni’nin 10.yydan kalma yazmalarında bahsedilen elmasın kesimi için uygulanan teknikler lazer teknolojisine geçene kadar çok büyük farklılık göstermemiştir. Hayalinde tasarlayabilmek, belki hayalindekini resme dökmek, çizimini yapmak, sonrasında doğru madenleri seçmek ve mükemmelleştirmek gibi ortaya bir eser çıkarma yolunda uzun bir süre aynı yetkinlikler ve benzer teknikler kullanılmıştır.
İnovasyon, önüne geçilemez bir olgudur. Yenilik ve değişim, varoluşun doğasında vardır ve sonucunda değer yaratan çıktılara dönüşmesi de kaçınılmazdır. Bu teknolojik değişimler sadece maddi sebeplerle doğmuyor. Daha güzelini, daha kusursuzunu, daha arzu edilenini nasıl yaparım motivasyonu birçok teknolojik yeniliğin bu sektörde kullanılmasına önayak olmuştur.
Bunun neticesinde de mücevher dünyası, diğer birçok sektörde devrim yaratan teknolojik gelişmelere çok hızlı olmasa da uyum sağlamıştır. Tarihe ve özgün geleneklere sahip her şey gibi mücevher sektörü de özellikle teknolojik gelişmelere ilk başlarda bir direnç göstermiştir. Kusurlu olanın daha güzel ve samimi sayıldığı, ya da kusursuzluğu herhangi bir teknolojik aletle değil de el işi ile yakalamanın daha değerli olduğu düşüncesi ve geçmişine sahip çıkma muhafazakarlığı doğal olarak bu dirençte başrol oynuyor.
Ama yukarıda da bahsettiğim gibi, inovasyon önüne geçilemez bir süreçtir ve lazer CNC makineleri, bilgisayar destekli modelleme ve tasarım programları, 3 boyutlu yazıcılar, kapsamlı üretim cihazları çoktan birçok markanın üretim atölyelerindeki yerlerini aldı. Bu cihazlar en tecrübeli ve eğitimli ellerin yaptığı işlerin çoğunu hatta fazlasını yapabiliyor.
Sadece üretim sürecinde kullanılan teknoloji başlı başına bir yazı konusu. Satış öncesi, satış esnası ve satış sonrası hizmetleri de teknolojinin nimetlerinden faydalanmış ve daha işlevsel bir hal almıştır. Artık uygulama üzerinden kısmen de olsa kendi mücevherinizi tasarlayabiliyor ve kişiselleştirebiliyorsunuz. Ya da hali hazırda var olan bir mücevheri gene mobil telefonunuz ya da tabletinizin kamerası vasıtasıyla, mağazaya gitmeden deneyebiliyor, parmağınızda bileğinizde ya da boynunuzda görebiliyorsunuz. VR yani sanal gerçeklik teknolojisi sayesinde mağaza simülasyonları ve deneme kabinleri oluşturuluyor. Çevrimiçi servis veriliyor ve uzaktan bir lüks alışveriş deneyimi yaşatılabiliyor.
Online mücevher alışverişi bundan 20 sene önce konuşulması bile ayıp bir şey gibiydi. Evet ağırlığını hissetmeden, gerçek vücudunuzda duruşunu görmeden bir mücevher satın almak halen çok ikna edici olmasa da daha önce zaten denenmiş olan mücevherler veya bazı markaların imzası sayılan en bilindik modeller ya da günlük giyime uygun takılar çevrimiçi mağazalardan gönül rahatlığıyla alınabiliyor. Sadece yüzük ya da bilek ölçünüzü bilmeniz yetiyor.
Mağazayı uzun zaman önce bir kez ziyaret etmiş ve servis almış bir müşterinin ismini ya da ilgilendiği mücevheri hatırlayan satış personeli ekipteki arkadaşlarının bir adım önündedir ve iyi satıcı olarak etiketlenir. Dikkat, özveri ve iyi bir hafıza gerektirir.
Teknoloji ve dijitalleşmenin bir diğer avantajı da bu noktada markanıza ilgi göstermiş insanların takibini kolaylaştırması. Satış sonrası hizmet ve müşteri sadakati oluşturma amacıyla mücevher firmaları yeni yeni CRM (müşteri ilişkileri yönetimi) uygulamaları kullanmaya başladı. Bu uygulamalar sayesinde alışveriş yapmış ya da servis almış misafirlerin kişisel bilgileri, özel günleri, daha önce yaptıkları alışverişler, ilgilendikleri koleksiyonlar, yüzük ölçüleri, hobileri gibi veriler depolanıyor ve yapay zekâ destekli programlar vasıtasıyla müşteri analizleri yapılarak doğru zaman ve doğru ürün yönlendirmeleriyle muhtemel yeni satışlara fırsatlar yaratılıyor.
Teknolojinin sektöre kattığı gelişmeler saymakla bitmez. Kimisine muhafazakâr yaklaşılıp, geleneksel olan korunmaya çalışılsa da birçok alanında çoktan nüfus etti diyebiliriz. Fakat yeni gelen her konuda eskisinin yerini alacak diye bir durum da söz konusu değil.
Evet teknoloji hayatımıza sentetik pırlantayı sokmuş olabilir fakat bu gerçek ve doğal olana hayranlığı azaltmaz. Evet teknoloji üretim süreçlerini dijitalleştirmiş olabilir fakat bu, el işçiliğinin ruhuna saygı duyan bir insanın bu sanata olan bakış açısını değiştirmez.
Günümüzde tekstilden otomotive teknolojinin doruk noktasında olan birçok endüstride lüks kendisine el işçiliği adıyla bir alan bulabiliyor.
Yüksek teknoloji ile üretilmiş Aston Martin ya da Rolls-Royce gibi markalar lüks el işçiliği dokunuşuyla otomobil olmaktan çıkıp bir sanat eserine dönüşebiliyor. Yapay zekâ boşlukları doldursa da üretiminden müşteriye sunumuna kadar el işçiliğine saygı duyan insanlar olduğu sürece mücevher sanatı geleneksel ruhunu muhafaza edebilecek.